ÇAĞIN TEHLİKESİ METABOLİK SENDROM (MeTS)

30 Ağustos 2021
1.642 kez okundu

Metabolik sendrom insülin direnciyle başlayan, karın çevresi yağlanması, kan şekeri düzensizliği, diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları gibi rahatsızlıkların birbirine eklendiği günümüzde sayısı giderek artan bir çoklu sağlık bozukluğudur. Tedavi edilmemesi durumunda kalp ve damar rahatsızlıkları giderek artar, kalp krizi ve felç geçirme riskini artırarak ani ölümlere sebep olabilmektedir. Türkiye’de yaşayan erişkinlerin üçte biri metabolik sendromlu olup, kadınlarda bu oran daha da fazladır. Yaş arttıkça risk faktörleri de giderek artmaktadır.

Metabolik sendrom için yaş, cinsiyet, genetik hastalıklar gibi değiştirilemeyen risk faktörleri olduğu gibi; hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı gibi kişiye bağlı davranışsal riskler de bulunmaktadır. Görülme sıklığı giderek artan bu hastalığın en temel riski beslenme ve yaşam biçimindeki değişiklikler ile yaşam kalitesini düşürmektir.

Gelelim tedavisine…

Metabolik sendromda şikayetleri gidermeye çalışırken hedef gelecekte oluşabilecek Tip-2 diyabet ve kalp rahatsızlıkları gelişme riskini azaltmaktır. Bunun için ilaç tedavisinin yanında mutlaka beslenme ve egzersiz desteği gerekmektedir.

İlk yapılması gereken fazla kiloların verilmesidir ancak bunun için herkesin ideal kiloya ulaşması gerekmiyor. Uzman desteği ile gerçekçi hedefler belirlenerek ilerleyişi kontrol altına almak yeterli olacaktır.

Araştırmalar gösteriyor ki Akdeniz tipi beslenme düzeni hem metabolik rahatsızlıkları düzenliyor hem de olası şikayetleri gideriyor. Günümüzde MeTS üzerinde en etkili yöntem yeterli ve dengeli bir Akdeniz tipi beslenme tarzıdır. Bu sayede kolesterol düzeyi düşürülmekte, kalp sağlığı korunarak insülin direnci azalmaktadır.

Akdeniz tipi beslenme için gün içinde daha az yağ, daha fazla sebze ve meyve tüketerek, daha hareketli yaşamak ilk yapılacak değişikliklerdir. Gün içerisinde yağ tüketimini azaltmakla birlikte yağın içeriğine de dikkat edilmelidir. Tereyağ, margarin, palm yağı, sakatatlar, işlenmiş et ürünleri gibi doymuş yağ içeriği yüksek gıdalar yerine; zeytinyağ, fındık, fıstık, ceviz, badem gibi yararlı yağlar tercih edilmelidir.

Günlük enerjinin bir kısmı mutlaka karbonhidrat içeriklerinden şeker yükü düşük olan tam tahıl ürünleri, bulgur, sebze ve meyvelerden karşılanarak kan şekeri dengede tutulmalıdır. Aynı zamanda vücut onarımı ve kas gelişimi için gerekli protein kırmızı et yerine tavuk, balık, hindi gibi yağ içeriği daha düşük beyaz etlerden veya haftada en az 2 gün tüketilebilecek kurubaklagillerden alınmalıdır.

Alkol tüketimi karın çevresi yağlanmasını önemli ölçüde artırdığı için mutlaka sınırlandırılmalıdır. Günlük su ihtiyacı hem tüketilen besinlerin sindirimi hem de bağırsak sağlığı için kişiye özgü hesaplanmalı, ortalama 2-3 litre tüketilmelidir.

Tüm bu beslenme önerilerine ek olarak haftanın birkaç günü yapacağınız 30 dakikalık tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet kullanma gibi aktiviteler veya asansör yerine merdivenleri kullanmak, yakın mesafelere araçla gitmek yerine yürümek gibi alışkanlıklar gün içinde hareketinizi artırarak daha sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olur.

Sağlıklı günler, iyi haftalar dilerim…